Kedim Dali

PitaPata Cat tickers

19 Ekim 2009 Pazartesi

Eylül 2009 a dair...

Tüm bu tetkik ve analizler olurken hayatımda bambaşka bir değişiklik oldu.


Tam olarak yaşadığım o günlere dönersem 11 Eylül sabahı biyopsi yapıldı, inanılmaz gergindim sanki büyük bir operasyona gireceğim. Bu sonuçları beklemek zorunda iken biz, zaten arzu etmiş olduğumuz tatil programımızı 12 eylül sabahına sevgili M.Ö.’ün teşvikiyle aldık. Ver elini Bodrum-Gümüşlük! Sabah uçağı, çok hoş hemen öğle vakti vardık; çok beğendiğim ve bir daha gidersem mutlaka orada kalacak olduğum Otel Gümüşlük’e vardık.


http://www.otelgumusluk.com/


Sevgili M.Ö. çok güzel bir otel seçmiş, bu yüzdendir ki tüm tatil programlarımızı artık ona bırakıyorum.


Hava henüz ısınmamıştı, hafif kapalı arada güneş kendini gösteriyordu. Biz yola çıkmadan İstanbul’da sel olmuş ve tehlike halen devam ediyordu. Güneş çıkınca ısıtıyordu ve bu beni çok mutlu etti, yüzebileceğimiz bir hava yoktu. Ama, “iyi ki geldik” dedim tüm tatil boyunca.


Biraz etrafı gezmek için çıktık otelden, salın salına yavaş yavaş ! Daha önceden gittiğimde de tadına doyamadığım poğaçaları yemek üzere Cafe Mandalin’e oturduk. Anlattığım kadar vardı, sıcak sıcak gelen poğaçaları sadece ilk değil her gün gidip yedik ve yemeğe doyamadık. Alışmıştı M.Ö. her seferinde sıcak çıkanı bekliyordu. Ufak bir marinası var Gümüşlük’ün , tam orada işte bahsettiğim Cafe! Orada güneş gelen şezlongvari sandalyelere oturup sıcak güneşi tüm kemiklerimize çekerken çay ve poğaçalarımızı yedik ve üstüne yine sıcak çıkan elmalı kurabiyeleri yedik….oooff, giderseniz mutlaka deneyin!


Akşama doğru yemek için hazırlanmış ve sahildeki cici kabak aydınlatmalı lokantalardan birine oturduk. Elbette ki balık yemeği tercih ettik. Mezeler, ara sıcaklar, bol yeşil salata ve balık; ve sevgili M.Ö. ile sohbet- çok güzeldi. Artık yavaştan günün yorgunluğu üstümüze çökmeye başlamış, rakının mayhoşluğu ile de gözlerim kapanmaya başlamıştı. Vakit erkendi daha, ama yolculuk, hava değişimi, İstanbul’daki gönül yorgunluğu (biyopsi vs.), buranın atmosferi ve rakı ile rahatlamış ve gerginliğim ilk gün itibari ile son bulmuş, uykum gelmişti. Ama yine sevgili M.Ö. ün ısrarı ile lokantanın karşısındaki bakkaldan bir adet Miller alıp sahilde paylaşarak içmeye onay vermiştim. Aslında esen rüzgarın sertliği ve üstümdeki pardesünün bile beni ısıtmayacak olmasını anlamam ile pişman olmam bir oldu. Ama sözü verdik sevgiliye ve tutalım…


Başladık sahildeki lokantaların önünden yavaş yavaş yürümeye.. sahilde lokantaların hemen bitiminde bodur bir ağaç yanında da kumsala çekili bir sandal, hemen iliştik kenarına! Sonra ben üşüdüm yer değiştirdik, afiyet olsun biramızı yudumlarken...


“Aslında daha farklı bir şey yapmak istiyordum” dedi sevgili. Ben de nasıl, ne gibi derken daha…


“benimle evlenir misin?” deyip özenerek yaptırmış olduğu yüzüğün kutusunu açtı. Ve ben ısınmıştım, hatta sıcak bile denebilirdi! Şoka girdim, daha Gümüşlük’te olduğumuza inanamazken, şimdi bir de bu güzel 3 kelime kulaklarımda çınladı.



“Evet!”






Not: foto yu ertesi gün gidip, aynı mizanseni yaratıp çektik ;)

25 Eylül 2009 Cuma

Bendeniz Hashimoto :)

Uzun bir aradan sonra tekrar yazmaya başlamak kolay olmuyor. Aslında bu zaman zarfı içinde hayatımda çok farklı olaylar oldu. Öncelikle bahsetmek istediğim konu tiroit muayenem ve sonrasında yaşadığım tetkik ve analizler sonucu hastalığımın adları…



Sevgili M.Ö. ile beraber Profesöre gittiğimde çok heyecanlı ve tedirgindim. Ama Dr Bey gayet sakin, olgun ve bilgili ruhuyla bizi karşıladı. Anemnez (hastalık öyküsü) ve fiziki muayeneden sonra, haklı olarak bu iki nodülün ne olduğunu öğrenmemiz açısından bizden İnce İğne Biyopsisi yaptırmamı istedi. Ayrıca kan tahlilime ek ilaveler yaptırmamı söyledi. Onları yapıp tekrar Dr Bey ile görüşmek üzere ayrıldık.


İşte bu biyopsi, işin içine girince gerçekten tedirgin oldum. Neler oluyor, bir sorun çıkarsa ne olur diye! Yaptırması da ayrı bir dert, sonucu beklemesi ayrı ve belki de sonuçtan sonrası da… Allahtan biyopsi sonucum temiz çıktı, daha öncesinde biyopsimi yapan sevgili Uzm.Dr. ve muayene eden Profesörün de tahmin etmiş olduğu üzere koloidal bir hücre yapım varmış. Çok şükür! Gerçekten de çok iyi uzmanlarla karşılaştım, ve bu süreçte özellikle sevgili M.Ö. ve dostlarım A. , F. Ve Y. in hep yanımda/telefonun ucunda sevgilerini ve iyi dileklerini hep hissettim. İnsanın dostu olmalı bu hayatta….sizi çoook seviyorum.


Netice olarak nodüler guatr ve Hashimoto hastalığı* teşhisi ile her gün hayat boyu şimdilik 25 mikrogram hormon almaya hüküm giydim, mutluyum.





*Tiroid bezi yetmezliğinin en sık nedeni Hashimoto Hastalığı geçirmektir. Hashimoto hastalarının hemen tamamında hipotiroidi kalıcı olarak yerleşir. Bu hastalıkta tiroid bezi, nedeni bilinmeyen bir şekilde küçülür ve hormon yapacak hücreler azalır; sonuçta tiroid hormonu az yapıldığından tiroid yetmezliği ortaya çıkar.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Muayene :)

Bugün 2005 ten beri vücudumda bulunan ve bu sene yanına arkadaş bir ikinci nodül almış olan tiroidimi göstermek üzere bir profesöre gideceğim. Ne ile karşı karşıya olduğumu bilmediğim için biraz heyecanlıyım. Her ne kadar tababetin içinde de olsam ve internette araştırma da yapmış olsam da iki nodüllü bir tiroidi taşımak ve artık kan değerlerimin değişmiş olması beni tedirgin etti. Umarım herşey sağlıklı bir şekilde gelişir.

3 Eylül 2009 Perşembe

SU!

Dün gittiğimiz büyük alışveriş marketine esas gitme sebebimiz başka idi. Sebebi bana 1Lt lik su şişeleri almaktı. Çünkü ben su içmeyi hep unutuyorum.Bu yüzden kendime masamın üstüne pet şişeyi koyuyorum ve gördükçe içiyorum.Eminim bunu bir çok kişi çoktan yapıyordur, utanarak belirtmeliyim ki ben daha yeni başladım. Aslında uzun zamandır yorgunluk çekmemin sebeplerinden biri de belki sudur??? :))))








suyun faydaları için:




suyun özellikleri:


Çim Bakım Takvimi

Aslında ben kendi minik çimime nasıl bakacağımı bilmediğim için internetten araştırdım ve her sayfada aşağı yukarı bu notlar vardı. Esas orijin yazı kime ait olduğunu bilemiyorum, o yüzden adını ve/veya linkini yazmayacağım.
Dün sevgili M.Ö. ile sanıyorum hayatımda ilk defa gittiğim büyük alışveriş marketinden çim için uzun yarayışlı çim gübresi aldık ve hemen dönüşte uğradığım çiçekçiğe sordum -nasıl yapılmalı diye. O da işini elinden alıyorum diye pek istemeyerek birşeyler geveledi. Çok enteresan, acaba herkes bahçıvan mı tutmalı veya bakım için onlara mı başvurmalı? Gerçi zaten ben, ondan marketten aldığım güzel dandik 3'lü çiçek saksıma cam güzelleri aldım. Üstelik ayıp olmasın diye de ona diktirdim, ücretini fazlasıyla ödemek koşuluyla-ben de ekmesini bildiğim halde. Neyse ama gerçekten yardımcı olmak istemedi. Ama hiçbir şey keyfimi bozamaz! Akşam üstünü bekledim ve sulayıp inanılmaz cimri bir şekilde çime gübreleri saçtım. Neden az saçtığıma gelirsek, yazın başında baharda da çiçeklerime özel gübre koyayıp demiştim çok koymuş olduğumu farkettiğimde çoktan yanmışlardı :( Umarım bu sefer başarılı olmuşumdur :)


Ocak
Ocak ayı içinde çim alanınız için yapabileceğiniz tek şey dökülen yaprakları temizlemektir. Bu yağışlı ve çoğunlukla soğuk dönemde çimleriniz için yapabileceğiniz pek fazla bir işlem yoktur. Ancak yine de dikkat etmeniz gereken bazı noktalar vardır. Donmuş çimlerin ve alanınızda oluşan göllenmelerin üzerinde yürümeyin. Bunlar alanınıza zarar verir. Ocak ayı alanınızda kullandığınız aletleri, makinaları bakımdan geçirmeniz için ideal bir aydır. Şaka bir yana bundan sonraki işler gayet ciddiyetle yapılmalıdır.
Şubat
Ilıman bölgelerde çim bakım zamanı Şubat ayı içinde başlayabilir. Ortaya çıkan solucanlarla savaşa yine bu ay içinde başlayabilirsiniz. Ancak Mart ayı gelmeden alanınızda biçim yapmayın. Eğer ekim yapmayı planlıyorsanız, havalar iyi gittiği sürece Şubat ayı içinde toprağınızı hazırlamaya başlarsınız. Şubat ayının ikinci yarısında Ege ve Akdeniz bölgesinde ekim yapmaya başlayabilirsiniz.
Mart
Çim alanlarda çalışma programı aslında Mart ayında başlar. Çimlerin büyümeye başladığı, hava ve tÇim alanlarda çalışma programı aslında Mart ayında başlar. Çimlerin büyümeye başladığıoprak durumlarının iyi olduğu bu dönemde, dökülmüş yaprakları ve alanınızdaki çöpleri temizlemek için tırmıklama yapın. Burada dikkat edilmesi gereken nokta tırmıklarken çime zarar vermemektir. Orası bitince komşunun bahçesini de temizleyip bahşişinizi alın(payıma düşeni de bana gönderin). Kış ayları boyunca ayaza maruz kalmış çimleri silindirlemek iyi bir yoldur. Bu ay içinde yapacağınız ilk biçimde çiminizin üst kısmından alın. Bu dönemde yapılacak alçak biçim alanda sararmalara neden olabilir. Biçim için alanın kuru olduğu bir günü seçin. Bu ay için ayda iki biçim yeterli olacaktır. Mart ayı içinde yapılacak tek iş biçim değildir. Alanda hastalık olup olmadığını da bu ay içinde gözlemleyebilirsiniz. Eğer gerekli ise ilaçlama yaparsınız.
Nisan
Gübreleme ve zararlı mücadelesi çimlerinizin ve zararlıların hızla büyüdüğü Nisan ayı sonuna doğru başlar. Toprak sıcaklığının arttığı Nisan ayının ikinci döneminde çimlerinize Amonyum Nitrat uygulamanız faydalıdır. Bu ay içinde çimlerinizin fazla uzamasını engelleyecek sıklıkta biçim yaparsınız. Yine de ev bahçelerinde çimlerinizin boyunu 2.5 cm den aşağıya indirmeyin. Nisan ayı kıştan zarar görmüş bölgeler için ara ekim yapılmasının uygun olduğu bir aydır. Karasal iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde bu ay içinde ekim yapılabilir.
Mayıs
Mayıs ayı ile birlikte daha sık biçime başlarsınız. Çimlerinizin boyunu daha kısaltabilirsiniz. Bütün aylar içinde Mayıs ayı zararlılarla savaş için en uygun aydır. Zararlılarla savaş için havanın iyi olduğu bir günü seçmeyi unutmayın. Ayrıca çiminiz kuru, toprağınız ise nemli olmalı. Çim ekimini Mayıs ayının ikinci yarısına kadar tamamlamalısınız. Çim alanınıza azot takviyesi yapabilirsiniz. Bu ay içerisinde toprak genellikle nemlidir ama bazen kuru ve sıcak bir hava dalgasıyla karşılaşabilirsiniz. Eğer böyle bir durum meydana gelirse çimlerinizde bir problem meydana gelmesini beklemeden sulamaya başlayın.
Haziran
Haziran ayı içersinde kuru ve sıcak bir hava dalgasıyla karşılaşırsanız, biçim boyunuzu daha uzun tutun. Haziran ayıyla birlikte yaz gübrelemesi zamanı başlar. Eğer çiminizde renk değişiklikleri ortaya çıkmışsa Amonyum Nitrat kullanabilirsiniz. Bazı zararlılar Mayıs ayı içerisinde yaptığınız zararlı savaşından kurtulmuş olabilir. Haziran ayı bunlarla savaşmak için uygun bir dönemdir.
Temmuz
Temmuz ayı içinde düzenli olarak biçime, sulamaya ve tırmıklamaya başlayın. Ev bahçeleri için Temmuz ayının en büyük problemi ailenin tatile gitmesidir. Evinizden uzak kaldığınızda bahçenizle ilgilenecek ve biçim yapabilecek bir yardımcı bulmaya çalışmalısınız. Eğer Haziran ayı içerisinde gübreleme yapmamışsanız ve yeterli suyunuz var ise azot uygulaması yapabilirsiniz.
Ağustos
Ağustos ayında da Temmuz ayında yapılan işlemler devam ettirilir. Siz tatildeyken bahçeniz bakımsız kalmışsa yapılacak en iyi şey çimlerin boyunu hemen kısaltmamaktır. İlk önce hafifçe üst kısımlarını biçin bir kaç gün sonra çimlerinizin boyunu kısaltmaya başlayın. Ağustos sonralarına doğru ekim işlemlerine başlayabilirsiniz. Karasal iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde son gübreleme yapılmalıdır.
Eylül
Çim bakımında sonbahar programı Eylül ayıyla başlar. İlk yapılacak iş çimlerin boyunu sonbahara uygun bir boya alçaltmaktır. Solucanlar bu ay içinde aktif duruma gelirler. Bu dönemde ortaya çıkabilecek zararlılar için zirai ilaç bayilerinin tavsiye edeceği ilaçlar kullanılabilir. Eylül ayı bütün bölgelerimizde tohum ekmek için en uygun aydır. Eylül ayının birinci yarısında Ege ve Akdeniz Bölgelerinde son gübreleme yapılmalıdır.
Ekim
Ekim ayı içinde düzenli biçim sona erer. Çim alanınızın üstüne dökülen yapraklar temizlenmediği takdirde çiminize zarar verir ve solucan probleminin artmasına neden olur. Bunun için alanınızı süpürmeyi ihmal etmeyin. Ekimin birinci yarısında tohum ekim işi sona erer.
Kasım
Kasım ayı içerisinde çim alanınızda yapacağınız işlemler oldukça azalır. Bu işlemler alanınızı yapraklardan ve diğer çöplerden temizlemek ve eğer alanınızda solucan varsa ilaçlama yapmaktır. Eğer istenirse alanınızı kıştan korumak için yanmış, elenmiş ve fumige edilmiş çiftlik gübresi serilebilir. Ayrıca Kasım ayında bahçeniz için kullandığınız bütün alet ve makinaları temizleyip, kaldırmaya başlayabilirsiniz.
Aralık
Aralık ayı yoğun geçen bir bakım döneminden sonra dinlenme zamanını müjdeler. Dikkat edilecek en önemli nokta ıslak veya donmuş çim alana zarar vermekten kaçınmaktır. Ama sakın iş bitti sanıp da rehavete kapılmayın , çünki önümüzde Ocak ayı var ve işlere yeniden başlıyoruz. Şimdiden size kolay gelsin.





29 Ağustos 2009 Cumartesi

Bahçe Düzenleme



Bugün en sonunda hep istemiş olduğum bahçemizin duvarındaki yeşilliği budadık :) aslında çok güzel uzamıştı ama çerçöp içinde (malum insanlarımız ya yere atar çöpünü ya da çalılığa sıkıştırır), kurumuş dallar serseri görümündeydi adeta. bu yabanilikten diplerini de temizleyemez olmuştum. aslında daha önce bahçıvan geldiğinde budanacaktı ama üst komşumuzu kırmadık budattırmadık, ama yok sonunda bugün tertemiz oldu :) karşı komşumuz Bay A. ve yardımcım E. ile birlikte budadık, mahalleyi batırdık sonra da temizledik suladık! bir de uzamış olan çimimizi biçtik, taze çimen kokusu ne hoş!!!









Bahçemi ve bahçem ile ilgili bir şeyler yapmayı gerçekten seviyorum. Öyle ki yakın zamanda serdirmiş olduğum halı çimimi kendim sulamayınca iyi sulanmadığını düşünüyorum. Geçen Assos seyahati dönüşü çimlerimin, ortancalarımın ve minik geç ekilmiş cam güzellerimin bana küskün küskün baktığını görünce çok üzüldüm. Mümkünse zamanım varsa her türlü bakımlarını ben yapmalıyım. haaaaaaaa bir de ben yokken güllerimi budamışlar çok kızdım, küserlerse yaktım çırlarınıııııı ...





28 Ağustos 2009 Cuma

yediMİM :))



Birinci tekir şahıs beni mimledi. Yani kendim ile ilgili 7 özellik bulup anlatmalıyım.
???
Ne kadar da zormuş meğer insanın kendinden bahsetmesi! Elbette iyi kötü diye bir şey belirtilmemiş, o yüzden hızla başlıyorum:

1. Bu aralar sık karşıma çıkan, anlam veremediğim ama beni zor durumlara sokan bir haller içindeyim. Aslında daha önceden böyle bir sorunum pek yok muydu yoksa ben yeni yeni mi fark eder oldum-bilemiyorum. Bahsettiğim hal, bir ortamda iken dikkatime bir şeyin takılıp bunu sesli düşünüp dile getirmem. Yani bir örnek vermem gerekirse, mesela Assos’ta yüzüyorduk, şnorkel ile denizin dibini gözlüyorduk- ne güzel değil mi? Orada denizin dibinde 2-3 adet dikdörtgen prizma şeklinde betonları gördük (sevgili M.Ö. de yanımda) ve ucunda demir, demire ip bağlı ipe ufak bir tekne.. yani iskele olmadığı için deniz alıp götürmesin diye betondan kalıplara iple bağlı olarak tekneleri park etmişler. Süper…. Ben ama şimdi görünce bunları sesli bir düşüneyim dedim:” alla alla buraya (denizin içine) nasıl beton dökmüşler?” deyince olay bitti. Geri dönüşü olmayan bir yola saptık- o gün bugündür sevgili M.Ö. benimle dalga geçer. Ya gördün içinden düşün zaten bulmaman içten değil! ama işte böyle dikkatimi bir şey çekince, sesli de düşünürsem alay konusu alacak haller içine giriyorum…. Özellik adı : Sesli düşünme



2. İkea’ dan alınmış olan demonte ürünlerde montajı severek ve seri yapabilirim- keza küçükken sevgili ağabeyim pek elletmezdi kendi tamir malzemesi kutusunu , ama önüne geçemedi ben çok severim işte ! tornavida matkap işlerinden de anlarım diyebilirim- bir çok erkeğe göre de becerebilirim diyebilirim. Aslında her türlü el işini severim! Evli olmadığım için yemek yapmama pek gerek kalmıyor, sağ olsun anneciğim halleder. Ama çok yemek çeşidi yapmayı bilmemekle birlikte acemiden iyice yemek yaparım. Ellerimde “ben” var ya ondan kaynaklanıyor galiba… Özellik adı : becerikli, el becerinde becerikli


3. Bunu da sevgili M.Ö. söyledi, ama doğru diyebilirim- maalesef! Meraklıyımdır. Ne olup ne bitiyor benim çevremde bileyim isterim, sorup soruşturmam belki illa ama yanımda bir şey konuşuluyorsa hemen duymam anlamam lazım. Veya bir şey var duydum ve / veya gördüm , ne olduğunu bilmiyorsam araştırırım- sağ olsun internet hemen sörç ediyorum! Ayyy evet kesinlikle meraklıyım, haaaaahaha.. mesela bazen sokakta yürürken apartmanların önünden geçerken aklımdan sık sık geçer: “burada kimler nasıl yaşar? Kim bilir hayatlarında neler oluyor?” . Hatta bazen kuş olup konsam pencerenin pervazına da bakabilsem diye düşünürüm-abartarak! Özellik adı : Meraklı


4. Şimdi düşününce, okul hayatım boyunca hep öğrendiklerimi arkadaşlarıma anlattım ve bu konuda azımsayamayacağım bir yeteneğim var. Çok istedim öğretmen olmak da kısmet olmadı, hayat bana ne getirir bilemem tabii. Belki bir gün bir taşın yeri değişir ben de, öğretmenlik de yapabilirim. Ama Allah biliyor ya gönlümde matematik öğretmenliği yatar. Abarttım bu biraz zor görünüyor!

5. Zamanla yarışma halindeyim. Elbette bu konuda kendimle bile yarışabilirim. Bu çağımızın hastalığı bence! Teknoloji ile beraber herkes ve her şey hızlandı, hızlanmak zorunda kaldı. Ama ben, her ne yapıyorsam acele etmem gerekmiyorsa bile sanki acele yapıyorum. Yapayım bitsin sıradaki….. böyle yaşarken de anları kaçırıyorum. Bunu fark etmedim değil hatta zaman zaman önüne geçmeye çalıştığım anlar da oldu ki, o zaman çok daha keyifli oldu her şey. Özellik adı: aceleci, tez canlı


6. Ben de bu bahsedeceğim özelliğimi birilerinin söylemesiyle fark ettim ama elden bir şey gelmez. İnsanın karşısında ayna ola ki kendini yaşarken izleyebile!!!! Dışarıdan bakınca veya ilk kez tanışanlar, beni sert mizaçlı diye bellerlermiş, ne komik inanasım hiç gelmedi ama öyle olduğunu zamanla kabullendim. Ama ağlak biri olduğumu söylemeden edemeyeceğim, eski türk filmlerinde bile ağlardım. Bu konuda ne desem boş diyorum ve bitiriyorum. Özellik adı: sert mizaçlı

7. Olaylara sakin yaklaşabilirim. Genellikle panik arz eden durumlarda, özellikle de panik yapan birileri varsa çevremde sakin kalabilirim. Kavga edilecek durumlarda sakin kalabilirim ki bu özelliğimden son derece memnunum, Allah bozmasın! Olmayan ve isteyenlere de versin! Nazar etmemeyim kendime, hahaaaa özellik adı: sakin yaklaşım sahibi (sıfat ismi bulamadım)

Bugünlük de bu kadar diyorum ve topu atacak pek fazla kişim olmadığı için Şendul’u ve leonato’yu mimliyorum.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Sporu sabah değil akşam yap!


Sevgili M.Ö. ile uzun zamandır sabah yürüyüş ve koşularımızı aksattığımıza karar verip bu hafta tekrar başlamaya karar verdik. Salı Perşembe ve Pazar sabahları olacaktı ki; Salı yapamayacağımızı, canım M.Ö. ün işi dolayısıyla diyelim- anladık. Neyse Çarşamba Cuma Pazar olacak dedik, bu hafta itibariyle. Hatta bu konuda kesin kararlı olduğumu belirtmek için de mobil telefonumdaki alarmı kurdum, gün ve saat dilimlerini ayarladım. Ama kısmete bakın ki, bu sabah işten fırsat bulup okumaya başladığım e-gazetenin birinde bir yazıyla karşılaştım ve bilgilendirme olsun diye yazayım dedim. Biz sabah 7 ile 8 arasında yürüyüş yapardık, duş kahvaltı ve işe gidiş. Aslında süper görünüyordu.



İŞTE 24 SAATLİK ZAMAN DİLİMİ
İnsanda 24 saat içerisinde faaliyet gösteren önemli sirkadien* olaylarından örnekler veren Küfrevioğlu, şunları söyledi:
“Saat 01.00 vücut kendini uykuya programlar. Dikkat azaldığından bu saatte çalışanların hata yapma olasılığı, dolayıyla iş ve trafik kazası riski artar. Saat 02.00 en derin uyku halidir. Saat 07.00 kan basıncının en keskin yükselmeye geçtiği andır. Vücut hala zayıf safhadadır. Bu nedenle spor yapmaktan kaçınılmalıdır. Spor yapılırsa kalp ve dolaşıma gereksiz yere yüklenilmiş olur. Sindirim organları bu saatte iyi çalışır, güzel bir kahvaltı için iyi bir zamandır. Saat 08.00 nikotinin sağlığa en fazla zarar verdiği saattir. Kahvaltıdan sonra içilen sigara, damarları her zamankinden daha da fazla daraltır. Saat 07.30 bağırsak hareketliği hızlanır. Saat 10.00 vücut en yüksek ısısına ulaştığı için verimlilik en üst düzeydedir. Bellek dinamiktir. Ancak 10.00- 12.00 arası kalp krizi riskine sık rastlanır. Saat 17.00 tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda olduğu için spor için en iyi saattir. Saat 18.00 akşam yemeği için iyi bir saattir. Pankreas özellikle aktiftir. Saat 21.00 uykuyu tetikleyen melatonin salgılanmasının başlanma anıdır. Sindirim organlarının günlük görevi sona erdiğinden, bu vakitte yenilen her şey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalır. Saat 22.30 bağırsak hareketliliği baskılanır.” **


Bu açıklamaya göre, 17:00 ile 18:00 saat dilimi arasında spor yapmamız öneriliyor. Bu da bilmem ki kimin çalışma saatlerine uyar? Belki öğretmen arkadaşlarımızınkine uyar. Bir de sanıyorum küçük çocuklu ve /veya bebekli annelerin saatleri tam uyuyor, doğa ne muhteşem değil mi? Bu sirkadyen bana uymadı anlaşılan, hem de bir çok yönüyle. Bu konuda biraz düşünüp kararımı bildireceğim  Sağlıkla dikkatle farkında yaşayın!

*sirkadien:yirmi dört saatlik döngü anlamına gelir. Vücudun yirmi dört saat içerisinde gerçekleştirdiği fonksiyonların geneli içinde kullanılır. Uyku süresinin, kaç defa tuvalete gidildiğinin, ne kadar su tüketildiğinin, kısaca metabolizmanın gerçekleştirdiği her işlevin bu döngü içerisinde bir yeri vardır. (itü sözlük)




**http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=950014&Date=17.08.2009&CategoryID=79

8 Ağustos 2009 Cumartesi

tatil dönüşü



Tatil çoook güzel geçti … dolu dolu 3 gün, ama 10 gün gibi dinlendim. Böyle dediğime bakmayın daha kalabilsem kalırdım… ama maalesef ben ve sevgili M.Ö. iş yüzünden dönmek zorunda kaldık. Kesinlikle tavsiye ediyorum, Assos ‘ a gitmemiş iseniz mutlaka gidin! Çok romantik otantik küçücük bir kasaba! Assos kalesinin bulunduğu yerin aşağısında Assos Limanı var. Orada sanıyorum sonradan yapılmış olan güzel otelleri var, isim veremeyeceğim çünkü kalmadım. Ama karşılarındaki dalgakıranın üstündeki bir bankta oturup bira içtik, bedavadan da güzel şarkılar dinledik o muhteşem cici kasabanın silüetini seyrederken! Daha önce benim de hiç görmediğim bir şekilde insanların oturması için sabitlenen bu banklar, koca deniz ve o canım yakamoz arkamda kalacak gibi oturtulmuştu- ne ilginç değil mi? Doğruydu bu oturuş, her yerde bu yakamozu görebiliyorsun ama bu cici liman seyre değerdi hele ki günbatımında, görmelisiniz. Biz Behramkale’ ye varmadan hemen önce soldaki yoldan gidilen Kadırga Koyu’nda kaldık- tam bize göreydi. Nitekim sakin, huzurlu ve kocaman bir koy :) kaldığımız 3 yıldızlı Troy Otel , efendi çalışanlarıyla beraber bizi ziyadesiyle memnun etti. Deniz serin ama tertemiz, bölge esintili (sıfır ter) keyfimiz güzel ama yolcudur Abbas bağlasan durmaz deyip tekrar evimize döndük.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

bak yaaaaaaaaa:)))


peki bunu nasıl yemeyebilirim ???

28 Temmuz 2009 Salı

annem geldii :)

Birkaç gün aradan sonra yine yazmaya vakit bulduğuma seviniyorum. Anlatmak istediğim bazı konuları başka güne erteleyip, güzel konulardan bahsetmek istiyorum. Yaklaşık 1 aydır yazlıkta olan annem, en sonunda kuzusunun yanına döndü. Kuzusu deyince sanmayın ki o benim maalesef, Dali! Gerçekten de çok özlemişim annemi, sanırım cool kedim Dali de. Başta çaktırmadı – ama sonradan açıldı sırnaştı anneme , yine beni terk edip annemle uyumaya başladı. Başta gönlümü yapmak için uğruyor bana ama 5 dakika sonra bir koşu annemin yatağa J neyse konuyu dağıtmayayım. En sonunda annem geldi bir süre beraber olacağız. Üstelik o geldiği için işlerime yardım edecek ve ben 3-4 günlük ufak bir tatile çıkacağım. O kadar istiyorum ki tatile çıkmayı, anlatamam. Ben eskiden beri deniz güneş delisi olmadım hiç aslında yine öyle bir derdim yok. Ama artık yaşla mı ilgili yoksa vücudum 7 yıldır haftanın 6,5 günü çalışmama reaksiyon mu vermeye başladı tam bilemiyorum. Artık yorgunluğum sanki ruhuma da yansıdı. Kendimi yenilemek, biraz rahatlamak ve keyif yapmak üzere bu cuma günü tatile gitmeye niyetliyim. Bu ilk kaçamağım Asos’a doğru olacak. Dikkat ederseniz ilk dedim çünkü annem yazlığa gitmeden akabinde bir hafta sonu daha bir yere gitmek istiyorum. Artık olur olmaz kısmet diyelim J bakar mısınız daha ilkine gitmeden ikinciye niyet ettim.. çalışmayı seviyorum ama tatil dinlenme işten ve İstanbul’dan kaçışı dört gözle bekliyorum. Saat ile vedalaşmayı, saate bakmadan, acele etmeden ve bir yere yetişmeye çalışmadan geçmesini planlıyorum.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

yaz ayı/kilo sayım ayı


Ee tabii, yaz deyince ne gelir aklımıza. Öncelikli olarak tatil sonra da düğün dernek. Bunlardan sonra da bir bayan isek eğer “kilolarrrr”. Aman şimdi herkes öff çekiyor biliyorum, ince, normal, kilolu, balıketli, şişman fark etmiyor her bayan gibi ben de aldığım kilolardan muzdaripim :(
Kilo alma sebebim ise güzel, sigarayı bırakmış olmam. Tam 6 ay 10 gün önce bırakmak için bir merkeze gittim ve o gün bugündür içmiyorum. Kendimle gurur duyuyorum. Sigara içmek istemedim mi, zaman zaman içmek istedim. Özellikle de bir şey beni üzüyor veya kızdırıyorsa… Aslında bilen-yaşayanlar söyler hep, sigara içen birinin sigara aklından hiç çıkmazmış bıraksa da bir ömür boyu aklımıza düşermişşş!! Benim de o hesap işte :) neyse sigarayı bırakırken 7 kilo aldım :( Bu ne demek? Yeni ve az giyilmiş olan giysilerimin hiçbirine giremiyor olmak. Yaz ayları malum düğün dernekler başladı! özellikle düğüne gidecek oldum, bir baktım ki cici cici duran pantolon veya elbiselerimin içine giremiyorum. Sevgilim M.Ö. de şöyle bir yorumda bulundu:” istersen bolca bir elbise al da belki seneye 2.defa giyme şansın olur”. Güler misin ağlar mısın, kızar mısın ne yaparsın???? İşin kötü tarafı düğünlerden sonra en sonunda beklediğim tatile çıkacağız. Uufff bikini, kilo, yağ, selülit, portakal, ege, deniz, güneş, kumsal …..ooooh olsun varsın, sağlık olsun… :)

18 Temmuz 2009 Cumartesi

giriş,


bloğa
konuya
yazıya giriş,

nasıl başlamalıyım bilemiyorum, aslında yıllarca günlük tutmuşluğum var. Ama günlük yazmayı bırakalı da yine yıllar oldu. Artık sadece özel seyahat ve/veya özel günlerde yazar olmuştum.
buraya yazmayı istedim, çünkü çook sevgili dostum biricik F. nin de uzun zamandır bloğu var. ve bana arada sırada sorar okuyor musun yazdıklarımı diye. ben de zaman buldukça gerçekten okuyordum ama sürekli takipçisi olamamıştım. çünkü bloğum yoktu ve burayı her ne kadar sık kullanılanlar listeme eklesem de tıklamak aklıma gelmiyordu. hatta bugün ortak gittiğimiz kuaföre gelen biricik dostum F., bana uğrayıp yine sorunca bu durumun ancak benim blog açmamla çözüleceğini söyledim. açarsam rahat rahat okurum diye , işte başladım yazmaya ve tabii ki okumaya :))



aslında hayatım da çook da ilginç şeyler olmuyor. evli de değilim çocuğum da yok :( ama bir kedim var- DALİ. Şu anda 4 yaş 2,5 aylık oldu. kendisi gerçek bir centilmen ;) benim deli gibi sevdiğim ama onun beni cool sevdiğini düşündüğüm, kedim . Çok göstermiyor sevgisini.Annemle beraber yaşıyoruz. Annem tatile vs bir yere gittiği zaman bana çok düşüyor ve benimle uyuyor. bir de tatlı oluyor ki anlatamam. en çok bel bölgesinden kaşıtmayı seviyor, bir de kendini taratmayı seviyor- mest oluyor. bir de annemin dediğine göre sigaranın ilk açılış anındaki jelatinin çıkardığı sesi duyunca nerede olsa koşup geliyormuş- ona jeletinden oyuncak yapılıyo ya (cingöz).

Çalışıyorum. Hem de haftanın 6 günü ve bazen 7. günü olan pazar günü bile işime uğramak kaydıyla. Yani haftasonu şehirdışı kaçamakları yok.uzun zamandan beri 10 gün üst üste tatil yapmadım.6 gün bile yapmadım.en fazla 5 gün ayrılabildim işimden :)) sevgimden diil tabii, mecburiyetten :( aslında mesleğini çok seven ama emekliliği bekleyen sessiz bir ben var içimde. çünkü yapmak istediğim bir çok şey var ertelediğim. bunların çoğu sanatsal uğraşlar bir kısmı hobiler bir kısmı da doğayla ilgili şeyler. spor yok içlerinde ve ne yazık ki hiç bir zaman gerçek bir sporcu disiplinim de olamayacak.

birrr de hayatımın anlamı, çok sevdiğim bir sevgilim M.Ö. var, yanından ayrılınca deli gibi özlediğim ve hasretle yolunu gözlediğim :) sevmek ve sevilmek çok güzel, umarım herkes bunu yaşayagörür. yalnızlığın insanlara hatta hayvanlara bile mahsus olmadığını düşünenlerdenim ben. bazen yalnız olmak güzel olabilir ama bazen. genelde bir ses bir seda ister herkes yakınında veya hatta yanıbaşında...
herkes seve ve sevile.......güle güle ...